18 Mart 2013 Pazartesi

Online HD Film İzle

Online Hd film izle
Online Sinema Portalı
Bugünkü yazımı oldukça farklı seçtim. Sebebine gelince insanlardaki yanılgı ve algı yanlışlığı beni sinir ediyor.
Film izleme sitesi nedir abicim? çevrende bir sürü domain ismi görürsün şunuizle.com, wcdeizliyoruz.com gibi domain adları sürekli kirletilir.
Algı yanılsaması insanlarda bu noktada oluşuyor işte. Bir site açtım amacım insanlara sinema portalı sunmaktan başka bir şey değildi.
Sinema portalı denilen olay kopyala yapıştır linklerle temayı beleşe kullanıp yapılmaz. Bir sürü web sitesi çöplüğü var ve insanlar artık kaliteli bir şeyler bekliyor.
Bu noktada youtube gibi ama sadece sinemaseverlerin istediklerini rahatça izleyebileceği bir ortam yapmayı düşündüm.
Sanırım başardım, yasallık peşinde koşan firmalar ne yapmak istediğimi anladılar ve yeterince yasal işleyişte bulunduğumu fark ettiler. Yükselen alexa değeri bunun en güzel örneği oldu.
Sunucu Amerika'ya taşındı filan filmler için yedekleme ücretleri ödendi, film paketleri alındı.Tema lisansı alındı ve seo çalışması adına bir sürü özveride bulunuldu.
2013 yılında telif hakkı diyen şirketleri yasallıktan bahsetmelerini pek etik bulmuyorum. Sonuçta bu işlerin geri dönüşü olacağı unutulmamalıdır.
Sen beni sıkıştırırsan, bende domain adıma ve ilerde başarmak istediğim şeye adım adım yaklaştığımda ve binlerce kullanıcıyı geçip, milyonlara hitap ettiğim zaman seni reklam konusunda epey bir sıkıştırırım.
Neden böyle bir şey açtım peki? Yaptığımız iş yasal gözükmesede youtube'a film bile ekleniyor şu anda ve bir çok sanatçı hatta firma youtube yalakalığı yapıyor.
Hani telif hakkı? eser sahibine sus payı vererek yada son kullanıcıyı küçümseyip, sadece şirketini düşünürsen son kullanıcının tokadı iner kafana böyle.
Yakında telif hakkı denilen olay kalmıcak ama bu at gözlüklü insanlar sen yasal iş yapmıyorsun demeye devam ederken bir yandan yüzlerinde maymun sırıtışıyla youtube'a video eklemeye devam edebilecekler pişkin pişkin.
Burası kendi sinema portalımız, her şeyin ödemesi yapıldı zaten ve yapılmakta hala ama yatırımcı mal mal sitelere yatırım yaparken ben telif hakkı ödemem arkadaşım.
Yatırımı yapsın, oradan film hakkını ödemede buluniyim bu kadar basit. Kimden film izleme hakkını almayı düşünüyorsanız zaten? Halktanmı? yoksa site sahibindenmi?
Tema ve eser sahipleri dışında saçmalık olarak görüyorum bu yapılanları açıkçası.
Youmurtube nedir peki? tamamen sinema içerikli insanların online olarak istediği filme rahatlıkla ulaşabildiği bir portaldır.
Aksi durumu düşünen varsa wcdeizliyorum.com denilen sitelere bakabilirler. Aradaki fark ve amaçlar bambaşkadır.
Bol bol sinemayla kalın www.youmurtube.com 


30 Ekim 2012 Salı

Dead Space İncelemesi ve Evrenine Kısa Bir Bakış Bölüm 1



Her şey Kilisenin Tanrıcılık Oynamasıyla Başladı


Unitoloji akımının ortaya çıkmasıyla birlikte insanoğlu hayata yeni bir bakış açısı getirdi. Bütünselcilik veya Unitolojinin ortak konusu ölümdü ve ölüm her şeyin başlangıcıydı. Unitoloji akımının kurucusu Michael Altman’a göre kilisenin dünya dışına açılma vakti gelmişti. Buda Marker denen yapıların araştırılması ve yeniden ölümle birlikte doğuşu sembolize eden Siyah işaretçinin dünyaya getirilmesi görevini kapsıyordu.
İshamura kilisenin desteğiyle Siyah İşaretçiyi aldı ve mürettebatta yolunda gitmeyen olaylar gözlendi. Ruh temizleme işlemi kilisenin uzaya ölü bedenler göndermesiyle birlikte bize senaryo hakkında ufak ipuçları veriyordu. Bu yaratıklar ruhumuzu serbest bırakıyor ve bizi ölümün ötesine taşıyordu.
Siyah işaretçiden alınan DNA parçası ölü bedenlerle hızla etkileşime geçince insanoğlu bir kez daha tanrının silahıyla şımarık çocuklar gibi oynayıp son buluşunu gerçekleştiriyordu. Mikrobik yaşam formu ölü bedenlerle anında etkileşime geçiyor ve bu belkide ölümden sonrasıydı ama taşıyıcı gemiye ölümün getirilmesi demekti. Sonuçta kilisenin gözünden kaçan ufak hata “ölümün başarılı şekilde aşılabilmesi ve tanrıcılık oynamaktan ibaretti” ama evren içinde, yaşadığımız düzende her şeyin “antisi” vardır ve sonsuzluk düzleminde var olmayada devam edecektir.

Uzayda Çığlımızı Gerçekten Kimse Duymuyor


Oyun tam bu noktada muhteşem bir girişle başlıyor. Sevdiğimiz insan için neler yapmayız? cehenneme gitmek  hemde İshamura taşıyıcı gemisine bir madenci olarak akıl karı olmasada, İsaac Clarke çevresine mükemmel bir şekilde uyum sağlıyor.
Karanlık ve loş ortamlardan duyulan sesler ve en ufak bir fısıltı son derece gergin bir atmosferi beraberinde getiriyor. Karakterimizin esas kahraman olayından çok uzakta olması, o anları yaşamanıza neden oluyor. Sebebine gelince kahramanımız bir asker değil. Sadece hayatta kalmaya çalışan ve sevgilisini bulmaya çalışan bir madenci. Normal insan gibi incinebilir. Bu yüzden zırhını kuvvetlendiren özel paralar oyun içinde mevcut yada oyuna entegre edilmiş ayrıca  Stasis ve Kinesis özelliğiyle düşmanı yavaşlatma ve eşya hareket ettirme gibi bir çok açıdan kolaylık sağlayan özellikler olarak gözümüze çarpıyor. İlerde edinilen silahlar Flamethrower gibi eşyaları almak için para biriktirmeniz şart. Buda sizi oyun içinde ister istemez iktisat adamı yapıyor. Yer çekimi sıfır olan ortamlarda hayatta kalmaya çalışırken zamanın önemini fark ediyorsunuz. Çünkü belli nefes alma süreniz var ve gerekli yerlerde kullanmak zorunda bırakılıyoruz. Action yönü az basan bir oyun Dead Space. Ama sesleri açısından kesinlikle ödülü hak ediyor. Duruşuyla Event Horizon gibi filmlere devam niteliğinde örnek olmuş diyebiliriz ama yapımında Event Horizon filminden etkilenildiğinide bilginize sunalım. Sanki Event Horizon’daki gemi tayfasının birbirini yedikten sonra olan olaylar canlandırılmış gibi duruyor. The Thing filminede göz kırpan EA, tüm referanslarını gerçekten profesyonel bir şekilde birleştirmiş.


Karakterimiz çevik değil, aksine taşıdığı madenci zırhından dolayı çok hantal hareket ediyor. Bu oyun içinde hem avantaj, hemde dezavantaj sunuyor. Hızlı gelen saldırılara açık ama defansif yönü ağır basan bir kahramanımız var elimizde. Oyunun çıkış tarihi Resident Evil gibi oyunların Arcade türüne kayması ve Capcom tarafından kemik kitlenin kaybedilmesiyle birlikte,  EA tarafından piyasanın son derece iyi gözlemlemesi ve doğru zamanda yapılan müthiş pazarlama hamlesiyle Dead Space piyasaya sürüldüğü tarihlerde Klasikler arasında yerini almış oluyor.
Markerın etkisi hem Unitoloji akımının doğuşuna hemde insanlarla uzaylılar arasında 3.türden yakınlaşmalara sebebiyet veriyor. İnsanoğlu hastalığı ve ölümü yenmeli böylece 4 ayaklı hayvan tabusu yıkılır ve Tanrılar arasında yerimizi alırız. Downfall’da verilen mesaj gibi “iyi bir asker asla pes etmez.”  Unitoloji akımına bağlı olanlar uzaylıları insanların ataları olarak görmekte ve bu sebeple Markerı keşfe çıkıp sınırlarını aşmalıdır. Lovecraft mitoslarından elimizde tarikat, din bağımlıları, kilise ve slave dediğimiz necromorphlar ve Aracı olarak Marker var. Bedenimizde kan olarak işaretlenen Marker, kafanızde ses ve halüsünasyonlar olarakta canlanabiliyor. İsaac Clarke’ı tam bu noktada yönetirken sizde gerim gerim geriliyor ve iliklerinize kadar işleyen korkunun farkına varıyorsunuz. Hangisi gerçek? hangisi gerçek değil? İkilemler arasında gidip oyunda bayağı sağlam hırpalandığınızı belirtmekte fayda görüyorum.
Oyun animasyon filmleriyle desteklendiği zaman senaryo hakkında merakımız daha çok artıyor. Bu EA için şüphesiz harika bir pazarlama tekniğiydi, öyle ki oyunla ilgisiz olan insan bile anime sevdiği için izleyebilir ve merak uyandırıcı senaryoya göz atabilir ve kendini bir anda oyun içinde bulabilirdi. Buda oyun piyasaya sürülmeden önce fan kazanılması adına müthiş bir hamleydi. Görsel anlamda Mass Effect’in arkasında kalmayan ve Bilimkurgu adına vaat edebildiği her şeyi sunabilen EA, Havok engine’nın esnekliği sayesinde rahatça kopartılabilen uzuvlarla grafiksel açıdan oyuncuya kan banyosu yaptırıyor.
Peki Alien konseptiyle birleşen ve Clive Barker harikası dizaynıyla bu acı görmüş ruhları bu kadar ikonik yapan özellikler neler? Gelin evrene ve yaratıklarımıza kısaca göz atalım.
"Holy creatures, transform me into your humble servant. Show me the path to enlightenment as you alter my flesh and free my soul." - Samuel Irons

Necromorphs: Çok hızlı ve  survival kabiliyeti yönünden yetenekli olan bu yaratıklar, ölü bedenlerden oluşan bir ordudan oluşuyordu ve geminin içine cehennemin ta kendisini getirmişti. Sadece uzuvlarından hasar alıp durdurulan bu cehennem kaçkınları, mermilere karşı inanılmaz bir direnç gösteriyordu. İnsanoğlu için evrimin en tepesine ulaşmanın yeni boyut kazandırdığı bu yaratıklar gemide mürettebatların katledilmesinde ve ölü bedenlerin dönüşümünde önemli ve kilit bir noktadaydı.  Uzay bölümünün infectionları arasında inanılmaz yer sahibi olmalarını sağlayan bu genetik mutantlar, ününü oyun içinde çeşitli bölümlerde ansızın ortaya çıkıp, kalbimizin yerinden fırlatmasından alıyor. Bu infectionlarımızın amacı insanoğlu için ölümün ötesine geçmek olsada  sadece ölüme farklı anlamlar kazandırmıştır. Onlar ölü bedenlerinizi istiyor ve alıyorlar. İşaretleriniz kandan ve cesetleriniz ölü bedenlerden yeniden dirilecek. Buna asla engel olamazsınız.
Flyer: Ekosistemin en tepesinde olan bu mikrobik yaşam formu dönüştürülmede en vurucu etkiye sahip. Yarasaya benzeyen bu organizma uçabilen bir Necromorph olarak göze çarpıyor. İnfector ve Leaper ortak yaşam formuna benzeyen bu yaratık, birbirleriyle alakalı olan yakın ilişkilerinden doğmuş. Doğa bir şekilde yolunu bulur, insan müdahalesi hasar bırakamaz ve kontrol edilemez.  Şüphesiz  bunun en önemli örneği oyun içinde ki bu yarasa infectorlarımız olarak, insanoğlunun yüzüne bir tokat gibi vurulmaktadır.
İnfector: Siyah İşaretçiden alınan DNA ile oluşturulan bu mikrobik yaşam formu ölü bedenler üzerinde ve yeniden diriltmede önemli yere sahipti. Kilise bu tanrısal buluşuyla Nobel gibi ödüller alamadı ama olsun nur topu gibi ölüm getiren necromorph ırkına sahip oldu.
Slasher: Bu necromorphlar ile oyunun her yerinde karşılaşıyoruz, üstte belirttiğim gibi sadece uzuv gibi noktalarından hasar alan bu infector tarzı yaratıklar, kilisemizin amacına ulaştığının en belirgin göstergesiydi.  İnsanoğlunun hastalıkları dahil iyileştiren mikrobik DNA ile ölümün ötesine geçmesini sağlayan muhteşem bir Salvador Dali tablosuydu. Ama hepsi için bir bedel gerekir. Feda olan kulağımıza karşılık, oyunumuzda ölü bedenlerin feda edilmesi ve katliamın getirilmesiyle birlikte masum insanların kobay olarak kullanılmasını bir arada benzetme yapsak hata olmaz diye düşünüyorum.
Brute: Bir kaç insan cesediyle kendi Frankenstein’ını yaratan bilim adamlarımızdan Craig Markoff Siyah işaretçi ve Kırmızı İşaretçilerden etkilerinden çıldırdığı zaman canavarımızı necromorphların genetik kodlarıyla elde etti ve Michael Altman’ı öldürtmek için kullandı. Goril tarzı yürüyüşle dikkat çeken Brute, ağır zırhıyla tam bir ölüm makinesiydi. Yakın mesafeye girmek istemeyeceğiniz oldukça heybetli necromorphlardan olan Brute, vücudundan salgıladığı zehir ve organik bombalarla uzak mesafedede oldukça etkili.
Lurker: Bilimadamları tarafından prostetik prosödürler gereği yaratılan bu biyolojik yaşam formu insanlar için umut kaynağıydı. Kaynağı organ bankasından gelen ölü bedenler Necromorphlar tarafından infekte edilmeden önce her şey planlandığı gibiydi. Ama İshamura’da işler yolunda gitmediğinden organ bankasından iki yeni tehlikeli tür doğdu. Bunlardan biri Lurker, diğeride Crawler’dı. Lurker uzaktan dokunaçlarıyla iş bitirmeye meraklı olsada, bebek görünümünün altında gerçekten suikastçi bir “Chucky” yatmaktadır.

Pack: Necromorphlar ölü bedenler arasında çocuklarıda diriltmekteydi.  Bu avcı gruba inanılmaz derecede sürat kazandırıyordu. Gizlenebilir yeni alanlardan aniden çıkan Pack Necromorph grubu ile koloni arasında güvenliği sağlayan savaşta lehine dönen bir ivme kazandırmıştı. Tırmanma özelliği kazanan bebek necromorphlar hedeflerine giden yolda ve yeni bedenlerin kazanılmasında kısacası infected yayılmasında stratejik bir öneme sahipti.

Pregnant: Tek bir ölü bedenden yaratılan bu necromorphlar slasherlardan farklılığı nedeniyle özeldir. Tipik olarak slasherlar gibi keskin bıçaklarıyla tanınsada charge yapma özelliğine sahiptirler. Dead Space Aftermath’te görülen Pregnantlar İshamura gemisine varıncada karşımıza çıkmıştır. Öldürüldükten sonra midesinden çıkan sawermer’larla suicidal bir izlenim bırakır.
Spitter:  Slasherlara nazaran uzak dövüşte etkili olan Spitterlar  asit kıvamında öz salgı barındırırlar ve hayatta kalmak için bunu üzerinize kusmaktan geri kalmazlar. Ayrıca bütün Spitterlar dişi taşıyıcılardan oluşur. Yakın dövüşte Slasher gibi yeteneklerini kullanmaktan kaçınmazlar.

Gelen istekler doğrultusunda bölüm 2 yazısı hazırlayabilir ve devam yazısı gönderebilirim. Şimdilik Korkusitesini takipte kalın ve yazımızın keyfini çıkartın.

16 Eylül 2012 Pazar

Joker Hikayesi


Joker
Joker, çizgiroman kahramanı Batman'in en büyük düşmanıdır. Joker 1989 tarihli Batman filminde Jack Nicholson tarafından canlandırılmıştır. 2008 yılında vizyona giren Kara Şövalye'deki Joker karakterini, film çekimleri bittikten sonra hayatını kaybeden Heath Ledger canlandırmıştır. Jack Nicholson'un canlandırdığı Joker rolüne oranla daha çok şiddetten yana ve karanlık tarafı ağır basan yenilenmiş bir Joker'i oynayan Ledger, karakteri de kendi gibi ölümsüzleştirmiştir.


İlk ortaya çıkışı

CBR'ın sinemaya uyarlanmış ve edebi yönü olan Batman efsanesinin kötü adamı olan the Joker, ilk olarak 1940'ta ortaya çıktı. 1950'lerde çizgi roman endüstrisinin fırtınalı bir dönem geçirip düşüşe geçmesinin ardından, Joker karakteri 1960'lı yıllarda televizyonda görünmeye başladı.


Modern değişimi

1973 yılında yazar ve sanatçı takımı olan Dennis O'Neil ve Neal Adams, Batman'in daha modern versiyonunu oluşturmakla görevlendirildiler. Yenilenmenin bir parçası olarak Joker DC çizgi romanının sayfalarına 1973 Kasım'ında 251. bölümle geri dönüş yaptı. Joker'in beş yolluk intikam hikâyesi ile gelişigüzel ve vahşi olan cinayetler işleyen, Batman'e ve kendisini durdurmak isteyen Gotham şehri polisine meydan okuyan psikopat bir katil olarak ortaya çıktı. O'Neil ve Adams, karakteri köküne geri götürdü ve bir kez daha dünyanın en iyi detektifi açısından onu değerli kıldı. Aynı zamanda Joker'in evi olan Arkham Asylum ilk kez bu dönemde belirdi.

O'Neil ve Adams, Batman'de yaptıkları iş açısından övgü ile karşılanırken, gelecek bölümlerde Joker karakterini belirleyen diğer ekip Steve Englehart ve Marshall Rogers oldu.


Yeni unsurlar

Englehart ve Rogers

Englehart ve Rogers, 1977 Ağustos'unda detektif çizgi romanlarının 471. bölümü ile başlayarak, Gotham'daki belli yer izlerinin ve Joker'i etkisi altına alan derin ruhsal denge bozukluğunun da dahil olduğu birçok Batman dünyasının yeni unsurlarını oluşturdular. ve bu karakter insanı kendine yaklaştırır ve bidahaki sahnede acaba joker ne yapacak diye merakla bekletir


Gülen balık

1978'in Mart sayısının 475. çizgi romanının bölümünde gülen balık hikâyesi yer aldı. Joker, balığa gülme ifadesi kazanmasına neden olan bir kimyasal kullandı. Bu imkânsızlığı başararak ve şehirdeki tüm balıkları yok ederek kendine bir marka yarattı ve böylelikle satılan her balık ona kar kazandırdı. Bu fikirdeki saf insanlık duygusu, Joker'in bu düşüncenin ne kadar saçma ve çılgınca olduğunu ifade etmeye çalışanları tehdit etmeye, onlara saldırmaya ve onları öldürmeye başlamasının dışında gülünçtü.


Killing Joke
Son Bir Gülücük
Delilik

Joker, iki bölümlük hikâyede yalnızca üç kurbanı öldürdüğünde, daha o zamandan okuyucu deliliğinin üst safhaya ulaştığını anlamıştı. Hikaye 1978'in Nisan'ındaki detektif çizgi romanın 476. bölümünde son bulduğunda, yazar Steve Englehart, Joker'i geride ceset bırakmadan öldürdü.

İlk Joker hikâyesi

Joker aynı zamanda onun kendi kitaplarında da başrol oldu. Birinci Joker hikâyesi 1 Mayıs 1975’de kitap raflarındaydı ve dokuz bölüm boyunca devam etti. Başlıkta Joker hem kahramanlarla, hem de kötü adamlarla savaştı. O'Neil ve Adams'ın hikâyelerinde oluşturulan ruh sağlığı problemleriyle birlikte devam eden dokuz bölümde yedi cinayet daha işledi. Başrol oyuncusu olsa bile kargaşa düşkünü olan kaçık bir adamdı. Fakat 1970'ler Joker'i Batman'in baş düşmanı olarak gösterseydi, 1980'ler kötü adamı başlı başına bir karakter olarak yükseklere çıkarırdı.


Joker lick
Yine mi sen sevgilim?

Frank Miller

1980’ler sonlarında, yazar ve sanatçı Frank Miller Marvel çizgi romanından DC Miller'a geçti ve kendine Daredevil ve Wolverine serilerindeki gibi bir film karakteri ve film stili oluşturdu.


Kara Şövalye'nin Dönüşü'de Joker

1986 Şubat'ında Miller, Batman'in yazarları için yeni bir standart oluşturacak dört konuluk bir seriye başladı. Bu aynı zamanda Joker için de geçerliydi. Adı "Kara Şövalye Geri Dönüyor" olan seri, bir Batman serisiydi. Miller’ın hikâyesi gelecekteki 20 yıl içerisinde Gotham şehrinde geçiyordu. Batman artık geri çekilmiş ve Joker katatonik bir devlette bir asır geçirmişti. Batman tekrar ortaya çıktığında, Joker kara şövalyeyi televizyonda görür ve uykusundan uyanır. Psikoloğunu ruh sağlığının iyi olduğuna ve sayısız yanlış yaptığı şeylerden pişmanlık duyduğuna ikna eder. Böylelikle ulusal televizyona çıkar ve başta seyirciler olmak üzere önceden yaptığından daha fazla öldürme alemlerine başlar.


Öldüren Şaka'da Joker

1988'in Mart’ında, yazarlığını Alan Moore ve sanatçı Brian Bolland’ın yaptığı Öldüren Şaka adındaki tek vuruş formatlı bir çizgi roman oluşturuldu. Günümüze uyarlanan hikâye, Joker'in bir kez daha Arkham Asylum'dan kaçışını anlatıyor. Joker, komiser Jim Gordon'u kaçırır, bağlar, işkence eder ve adamı delirtmeye çalışır; sırf kötü bir gün geçiren herkesin delirebileceğini göstermek için. Bir yandan hikâye ilk olarak 1951'de ortaya çıkan Red Hood’un ayrıntılı versiyonuna da dönüş yapar. Öldüren Şaka versiyonunda, Joker kötü şans sonrasında kafayı yemiş, oldukça normal ve adil bir insan olarak ortaya çıkar. Geri dönüşlerde Joker tuhaf bir elektrik kazasında ölen hamile karısı yüzünden suça yönelen başarısız bir komedyen olarak ortaya çıkar. Batman ile karşı karşıya gelmesi, Joker'i tenini beyaz ve tonlarına, saçını ise yeşile döndürecek kimyasallara yöneltir. Böylelikle Joker oluşur.


i win
Kazanmak için farklı bakış açısı ve ters psikolojidir, Joker'i joker yapan yegane unsur. Düşmekten korkarak yaşayanlar her zaman düşer.(A.K.A Knightfall)


Romanda Joker'in ortaya çıkışı

Öldüren Şaka Joker'in nasıl ortaya çıktığını gösterirken, kitap Joker'in "Bazen bu şekilde bazen de başka bir şekilde hatırlıyorum...Eğer bir geçmişim olacaksa, çoktan seçmeli olmasını tercih ederim" diyerek güvenilir bir anlatıcı olmadığını itiraf etmesini konu ediyor. Bu açıdan Joker'in gerçek kökeni belirsizliğini koruyor.

Öldüren Şaka aynı zamanda Joker’in Batgirl’in gerçek kimliği ve şube müdürü Jim Gordon'ın kızı olan Barbara’yı sakat bırakmasıyla hatırlanır. Planın bir parçası olarak Jim Gordon’u eşiğin dışına sürüklemek için Barbara’ya kendi evinde saldırır ve bel kemiğine ateş ederek onun felç geçirmesine sebep olur. Bunda Joker Batman ailesinde bir iz bırakma amacındaydır. Barbara 20 yıl tekerlekli sandalyede kalır fakat bu iz son olmayacaktır.


Jason Todd'un ölümü

Dick Grayson, Robin olarak geri çekildikten sonra Nightwing olarak bilinen bir kahraman olmaya başladı. Jason Todd adındaki küçük bir sokak çocuğu da yeni Boy Wonder olmak için kadroya katıldı. Jason Todd, tatışmalı bir şekilde DC çizgi romanın en az popüleriteye sahip karakteriydi. Bu yüzden şirket, hayranlara Todd'un 1-900 numaraları aracılığıyla gerçekleştirilen oylarla ölmesine ya da yaşamasına karar vermeleri için bir şans verdi. 10.000 oyun çoğunluğu ikinci Robin’in ölmesini istiyordu. Jason'ın ölümünü tasvir eden hikâye dizisinin adı Ailedeki Ölüm oldu. Aralık 1988 ile Ocak 1989 arasındaki 426. ve 429. bölüm boyunca Batman'e konu oldu. Robin'i öldüren elbette Joker oldu.


En kötü anne

Ailedeki Ölüm, Jason Todd'u uzun zamandır kayıp olan annesini bulması hususunda soru işaretlerinde bıraktı. Sheila Hywood adındaki yardım gönüllüsü olarak çalışan annesinin yaşadığını öğrendiği yer olan Etiyopya'ya yönlendirdi. Batman ailesi hiçbir zaman kolay şeyler yaşamadığı için, okuyucular Sheila'nın Joker tarafından kaçırıldığını ve yardım acentesinden alıkoyulduğunu anlamıştı. Trajik olarak Sheila, Jason'ı Joker'e verdiği için tarihteki en kötü ebeveyn unvanını almıştı. Joker'in biraz karışık olarak tanımladığı sonraki vahşi bir olayda, kötü adam annesi ve Robin'i bomba olan bir depoda tuzağa düşürüp bırakmadan önce levye ile Robin'i yaraladı. Batman ikisini kurtarmaya geç kaldı ve Robin ile annesi patlamada öldü. Bunu takiben farklı hikâyeler arka arkaya geldi.


Ayatollah Khomeini ile buluşma

Sheila ve Jason Gotham şehrine geri götürülüp yakıldıkları zamanlarda, Joker 1980'lerde İran'ın gerçek hayatı çok fazla irdeleyen bir lider olan Ayatollah Khomeini ile tanışır. Khomeini, Joker’e İran’ın Birleşmiş Milletler temsilcisi pozisyonunu teklif eder. Diplomatik dokunulmazlık ile korunan Joker, Batman’in kendisine saldırmasını sağlamak ve uluslararası bir olay başlatmak için öldürme alemlerine devam eder. Bir diplomat olarak Joker ilk önce Birleşmiş Milletler'de bir konuşma yapar. Bu sırada havaya zehirli olan gazı verir. Güvenlik görevlisi kılığındaki Superman zehiri soludu ve günü kurtardı. Joker'in şansı kendi adamları tarafından rastgele atışlarla vurulup helikopterinin denize düşmesiyle devam etti. Her zaman olduğu gibi ceset ortada yoktu.


Batman filmi

1966'daki Batman filmindeki görünümünün ardından, Joker ikinci kez 1989'da Suçun Palyaço Prensi olarak Jack Nicholson ile birlikte çıktı. Batman rolünü de Michael Keaton üstlendi.

Tim Burton'ın yönetmenliğini yaptığı filmde Joker, Gotham'ın yer altı suç dünyasının üyesi olan Jack Napier'di. Jack ve ekibi Axis kimyasal bitkilerine yöneldikleri vakit, Batman olaya müdahale etti. Suçlu ortaya çıktığında oldukça yaralanmış ve o gülünç palyaçoya dönüşmüştü.

1989'un geri kalan Batman filmi Batman ve Joker arasındaki yükselen savaşı anlatıyor. Aynı zamanda mitolojinin bu ürününde Jack Napier, Bruce Wayne'in ailesinin katilidir. Bu eşitliğin birazı aslında son savaşta Batman’in yaptıklarının Joker’i ortaya çıkarması, aynı şekilde Joker’in de Batman’i ortaya çıkardığını fark etmesiyle gösteriliyor. Filmin sonunda Joker bir katedralin tepesinden düşerek ölüyor.

Batman filminin başarısı hiçbir zaman ilk film olan Tim Burton'ınkinin seviyesine ulaşmayan üç devam filmini daha beraberinde getirdi. Yinede sonuç olarak Batman birkez daha oldukça pazarlanabilen bir ürün haline geldi.. 5 Kasım 1992'de Batman animasyon serisi Fox televizyonu ağında gösterildi.


Animasyon Joker

Palyaço prens 11 Kasım 1992'de serinin "Joker’in İyiliği" adı altında yedinci bölümle ortaya çıktı. En çok Yıldız Savaşları'ndaki Luke Skywalker rolüyle tanınan Mark Hamill devasa bir övgüyle Joker’i seslendirdi.

Emmy ödüllü Batman animasyon serileri üç yıl devam etti. Batman: Hayaletin Maskesi adı altında tiyatro olarak oynandı ve bunu Yeni Batman Maceraları, Yeni Batman/Superman Maceraları, Batman Ötesi, Adalet Ligi ve Hak: Kısıtlanan Lig” takip etti. Tüm bu beş seriye Hamil ses yeteneğiyle Joker karakteri olarak başrollük etti.


Batman Ötesi'nde Joker

1999’da gösterilen Batman Ötesi, gelecekteki 20 yıl boyunca animasyon dünyasına öncülük etti. Bruce Wayne'in geri çekilmesiyle Gotham şehri yeni bir Kara Şövalye'ye ihtiyaç duyar. Terry Mc Ginnis adındaki genç adam Wayne’in yerini alır ve yaşlı Wayne’in vesaletiyle suç üzerindeki savaşına başlar. Serilerde McGinnis’in yüzyüze geldiği temel düşman Joker gangsteridir. Caniler kendilerini temalandırırlar ve Joker’den sonraki görünüşleri Batman Ötesi: Joker'in Dönüşü'ndeki o ideal figürdür.

Filmde, Joker aslında 2050 yılının dünyasına geri döner. Batman'in animasyon dünyasının ikinci Robin’i olan Tim Drake’in Joker tarafından kariyerinin başında işkenceye maruz kaldığını ve yoldan çıkıp bir Joker olması için beyin yıkamaya maruz kaldığını biliniyor. Yıllar sonra Joker’in öldüğüne; yeni, genç, tehlikeli ve bir başka Joker’in Gotham şehrinin gangsterlerinin kontrolünü ele geçirmek için ortaya çıktığına inanılır. Hikayenin gidişatı boyunca Joker’in artık bir yetişkin olan Tim Drake'in bedenini kendi bilinç ve DNA'sını bir mikroçipe kopyalayarak ve Drake’in beynine yerleştirerek ele geçirdiği görülür. Yeni Batman Joker'i öldürür, mikroçipi yok eder ve Joker sonunda ölür.


Kimsenin Toprağı

Bu arada DC çizgi romanının sayfalarına geri dönüldüğünde, Batman ailesinin başlığının (Mart 1999 ve Kasım 1999 tarihleri arasında) Kimsenin Toprağı olarak adlandırılan günümüz hikâyesi ile işgal edildiği görülür. Hikayede Gotham şehri 7.6 büyüklüğündeki ve iki ayrı şiddetlerdeki depremlerle sarsılır. Sonuç olarak Birleşik Devletler hükümeti Gotham’ı kimsenin toprağı olarak adlandırır. Şehrin içine girmiş olduğu kaostan geriye kalan, bu boş kara parçası üzerinde hükümdarlık kurmaya çalışan gangsterlerdir. Bu karmaşa arasında Joker, kendisi için küçük bir bölge kurar. Bu hiç kimsenin toprağındaki faaliyetleri azdır. Yeniler geldikçe ve karantina kaldırıldıkça Joker kimsenin yokluğu sırasında doğan tüm çocukları öldürme kararı alır. Komiser Gordon'ın karısı olan Sarah Essen, Joker ile polis karakolunda karşılaşır. Essen vurulur ve olay sırasında ölür.


Son Gülüş

Son yüzyıldan başlayıp Joker'in de dahil olduğu her olayı içine almak imkânsızken, tek bir hikâye DC Universe (DC Evreni) üzerinde çok derin bir etki bıraktı: Joker: Son Gülüş. Joker, bir beyin tümöründen öleceğine inanır ve son şarkısı olarak da devasa bir cinayetin planını yapar. Palyaço, azılı katillerin bulunduğu hapishane olan Slab'dekilere o meşhur zehiri enjekte eder ve tüm mahkumlar Jokerleşmiş bir hal alır. Başkan Lex Luthor yönetimindeki Amerika Birleşik Devletleri, Joker'e karşı savaş ilan eder. Karşılığında Joker, adamlarını Lex'in peşine yollar. Sonunda anlaşılır ki Joker'in kendi görünümlü adamları, ölüm korkusuyla Joker'in psikolojisini kontrol altına almak isteyen bir doktor tarafından değiştirilmiştir. DC Universe'in kahramanları, Joker'in kız arkadaşı Harley Quinn'in de yardımıyla kötü adamları normale çevirmek için bir panzehir yarattılar. Karmaşa sırasında, yanlışlıkla Robin'i öldüren kişinin Jokerleşmiş bir katil olan Killer Croc olduğuna inanılır. Nightwing, Joker'i haklar ve daha Batman tarafından hayata döndürülen Joker'i öldürür.

Geçen yüzyıl Joker'in Bay Mxyzptlk'ı ele geçirmesine, dünyayı yeniden kendi tarzında yaratmasına, Red Hood'un kimliğinin mezardan kalkıp gelen Jason Todd tarafından çalınmasına ve kaderden kaçış olarak Lex Luthor'un kötü adamlarından oluşan bir gezegenin oluşmasına sebebiyet verir.

Joker, Batman gibi giyinmiş dolandırıcı bir polis tarafından yüzünden vurulduktan sonra Arkham Asylum'a geri döner. Estetik cerrahisi ona konuşmasına imkân vermeyen bir gülüş kazandırır. Hamle yapma fikri kırılgan ve bulanık aklını oynattırır. Joker, Batman tarafından vurulduğuna inanır, çünkü ona göre Batman cinayette uzmandır.

Sonunda, Joker intikam tanrısı Batman gibi çarelerle donatılmış geniş bir karakterdir. 1928'de Gülen Adam adıyla sessiz sinemada gösterilmesiyle Joker'in mirası bir kez daha kötü adamı ekrana getirmiştir.


Deliliğin resmi
Delilikle bir bütün olmak


 Kara Şövalye'de Joker

Üçüncü canlı aksiyon filminde Joker'i, çok ses getiren Brokeback Mountain filmindeki rolüyle en iyi erkek oyuncu dalında Oscar'a aday gösterilen Avustralyalı genç oyuncu Heath Ledger tarafından canlandırdı. Filmdeki Joker'in anlatımının 1940'lardaki o ruh hastasınınkiyle aynı olduğu görülüyor. Önceki yıllarda yapılmış bir film görüşmesinde Entertainment dergisinden Owen Gleiberman, Ledger'ın tanımlamasını şu şekilde ifade ediyor:

“ Bunda, ölümünden önce tamamladığı son performansta Ledger manyak bir haz oluşturmuştu ki bu cesur bir aktör olan Marlon Brando gibi yaşamış olabilme ihtimalini kuvvetlendiriyordu. Belki de daha iyisiydi. ”

Kara Şövalye, 18 Temmuz 2008'de Amerika sinemalarında ve IMAX tiyatrolarında gösterilmeye başladı.

Joker'in unutulmaz repliği, yüzündeki daim gülümsemeyi borçlu olduğu yarayı açıklarken söylediği "Why so serious?" olmuştur. Yüzündeki yara için birden fazla açıklama yapan Joker'in açıklamalarından biri eşi için yaptığı fedakarlık, diğeri alkolik babasının sarhoşluğudur.

Not: Bu hikayeler netten topladığım harika alıntılardan oluşmakta ve kaybetmeye asla kıyamadığım değer verdiğim yazılardır.Eksik olan hikayeleri kendim çevirip yayınlamayı umuyorum.

13 Temmuz 2012 Cuma

San Diego Comic-Con 2012'den Göze Çarpan Ayrıntılar

Darth Maul
Darth Maul
San Diego Comic-Con 2012'den aldığım en güzel haber şüphesiz Neil Gaiman ve mini seri olan Sandman'e geri dönüşüydü. Ayrıca Injustice yeni oyun içi videosu yayınlandı. Şu an için figür konseptleriyle ilgili video yakalasamda başlık güncel durumda kalacağı ve yazdıkça yönlendirme yapacağım için tadını çıkarmaya çalışın. Çünkü figürler muhteşem işçilik gösterilerek hazırlanmış ayrıca Star Wars cosplayleri harika bir şekilde gerçek hayata uyarlanmış durumda. Arkanıza yaslanın ve turumuzun keyfini çıkartın.
Bir diğer güzel haberde Ubisoft cephesinden Assassin's Creed 3 için geldi multiplayer modu Wolf Pack tanıtıldı. Yazı hakkında ayrıntı isterseniz linke buradan tıklamanız yeterli olacaktır. 

Ayrıca Gözüme çarpan haberlerden biride High Moon Studios tarafından yapılacak olan Deadpool oyun haberiydi Deadpoolgame.com sitesinde geri sayım başladı şu anda 3 saatimiz kaldı oyun hakkında bilgiye ulaştıkça Oyun Fest sitesinde ayrıntılı giricem haberini takipte kalın. Oyun Fest Deadpool yazıma buradan ulaşabilirsiniz. San Diego Comic-Con 2012 haberlerinden Hit Monkey Marvel panelinde bayağı ilgi çekti.

Star Wars hayranları için San Diego Comic-Con 2012 videosu

Tasarımı muhteşem olan figürler

Ayrıca Star Wars: Clone Wars tv dizisiyle yakından tanıdığımız Henry Gilroy ve James Vega tarafından hazırlanmakta olan Mass Effect 3 için prequel hikayesini kapsayan Mass Effect Paragon Lost Trailer


Batmobile'in dünden bugüne kadar evrim geçirmesi göze çarpan en önemli detaylardan biriydi bence


 Figürler ve süper kahramanlar için muhteşem özen gösterilmiş resimler işin ciddiyetini daha net gösteriyor bence.











Assassin's Creed 3 Multiplayer Deneyimine Hazır Olun!

Assassin's Creed 3'ün multiplayer versiyonu Comic Con'da gösterildi. Çoğunluk olarak Boston sokakları ve çatılarda vakit geçirebileceğimiz, Amerikan devrimi sırasında top ve tüfekle düşmanları etkisiz hale getirebileceğimiz oyun hakkında multiplayer sürüm için ekran görüntüsü ve video yayınlandı. Ubisoft yönetiminden Alex Hutchinson'un bahsettiği assassinimizin ölümcül hareketlerini artık daha net bir şekilde görebiliyoruz. Kurbanımız bu ekran görüntüsündeki saldırı sonrasında son duasını yapmak üzere bekliyor.


Halo 4 Live Action Serisinden Yeni Trailer!



Master Chief
Master Chief'in dizaynı hoş olmuş

Microsoft ve Michinima ortak çalışması olan Halo: Forward Unto Dawn yeni live action serisi Comic Con'da gösterildi. Web dizisi olarak 5 bölüm sürecek olan Halo Forward Unto Dawn ilk bölümü yayınlandı. Halo 4 Forward Unto Dawn Special Edition sürümüyle live action serisinin 90 dakikalık bölümüne sahip olmak için belirlenen fiyat 99$ oldu. Merakla beklenen videonun full içeriğinden yayınlanan bir kesitle biz oyunseverlerin yüzünü güldürdüğünü söyleyebiliriz.

12 Temmuz 2012 Perşembe

Akuma Hikayesi

YOU!...are a PATHETIC WHELP
Öncelikle karakter hikayelerini kaydetmeyi veya kendim çevirmeyi yada çevrilmiş bir yazının üstüne kendi bildiklerimi katmayı severim. Bu yazı öyle bir yazı olacak umarım hoşnut kalırsınız.

Akuma ,Ryu’nun ustası Goukenin kardeşidir. Giysisinin arkasında bir harf vardır. İşte o harf Japonca’da alperen demektir sözcük anlamı insan ötesidir. Kırmızı saçları vardır. Ayrıca Akuma’nın şeytan olmadan önceki insan oldugu zamanki bir diğer adı Gouki’ dir.

Akuma kardeşi Goukenle beraber Goutetsu ustadan egitim almışlardır.  Akuma genç yaşta içindeki gücün satsui no hadou farkına varır ve ustası Goutetsu dan kendisine öğretmesini ister. Ustası bu gücün tehlikeli oldugu ve öğretmeyeceğini söyler. Fakat Akuma yani Gouki gizli gizli kendini geliştirir. Son olarak o gücün açığa çıkması için güçlü bir rakip bulması gerekmektedir. Gücünü açığa çıkması için güçlü birisi yani hocası Goutetsu’ya meydan okur sıkı bir dövüşten sonra Gouki Akumaya dönüşür ve ustasını öldürür.Ustasının boynundaki kalın ve iri olan o boncukları kendisine alır ve dövüş sanatları sitilinin efendisi olur. En güçlü olmak için sürekli dövüşür. Akuma, kardeşi Gouken ile birlikte Goutetsu tarafından eğitiliyor. Goutetsu, Akuma ve Gouken’e Ansatsuken adlı dövüş stilini her şeyiyle öğretiyor; ancak Gouken bu dövüş tekniğinin ölümcül olmasından pek haz etmezken, Akuma, tekniği sonuna kadar öğrenmek için çalışıyor. En sonunda kendini çok güçlü hissediyor ve Goutetsu’ya baş kaldırıyor. Savaşın sonunda Akuma, Goutetsu’yu Shun Goku Satsu  ile öldürüyor ve Goutetsu ölürken yüzü güler bir şekilde ölüyor, çünkü bir öğrencisi onun seviyesini geçmiş durumda ve son derece üstün bir hareketle onu öldürüyor. Akuma, daha sonra öz kardeşi olan Gouken’i de güçlü bir rakip olarak görüyor ve onunla savaşmak istiyor. Ryu çok küçükken yapılan ilk karşılaşmayı Gouken kazanıyor ama kardeşini bağışlıyor. Akuma ona günün birinde çok pişman olacağını söyleyerek oradan ayrılıyor aradan uzun bir zaman geçiyor 2. dövüşleri başlıyor. Akuma eskisinden daha güçlü bir şekilde Goukene saldırıyor. Shun goku satsuyu kullanarak Goukeni yeniyor Ken ve Ryu ustalarının öldügünü düşünür ancak  Ryu ve Ken Gouken’in öldüğünü zanneder ama Gouken Gen’in tekniği ile  ölmekten kurtulmuştur. Bu hareketten sonra da bir süre baygın kalmıştır.


Ryu bu sırada ilk Street Fighter turnuvasında olduğu için olayı göremiyor; ama Ken, şampiyonu olduğu U.S. Martial Arts Championship’ten geri dönerken Akuma ve ölmüş bir Gouken ile karşılaşıyor. Sadece güçlü rakiplerle ölümüne dövüşen Akuma, Ken o zamanlar ona göre gayet zayıf bir dövüşçü olduğu için Ken’i umursamadan olay yerinden ayrılıyor. Sonradan Ryu da Gouken’in ölümünü öğreniyor ve ilk SF turnuvasında yakalandığı Satsui No Hadou’nun cevabının Akuma’da olduğunu biliyor ve onu aramaya koyuluyor.

Bu sırada Akuma güçlü rakipler aramaya devam ediyor. 1988 yılında  Gen ile karşılaşıyor ve onunla savaşmaya başlıyor. Gen’in oldukça iyi bir savaşçı olduğunu fark edince Shun Goku Satsu’yu yapıyor; ama Gen bundan ruhunu, bedenini ve aklını boşaltarak kurtulabiliyor. Bunu yaparak Gen, geçmiş günahlarından kurtuluyor ve Shun Goku Satsu onu etkilemiyor. Bunun üzerine Akuma Shin Akumaya dönüşerek full güç kullanıyor Gen’i yeniyor onu tam öldürmek üzereyken Gen’in hastalıgı akut hale geliyor Akuma bu durum üzerine Gen’i öldürmekten vazgeçiyor.

Bilmeyenler için söyleyeyim, Shun Goku Satsu esanasında Shun Goku Satsu’yu yapan da tehlike altındadır, çünkü rakip de, hareketi yapan da cehenneme gider ve günahlarının fazlalığıyla doğru orantılı olarak acı çeker. Gen kendini günahlarından bir anlık arındırarak bundan kurtuluyor, Akuma zaten hareketi yaparken hazırlıklı olduğu için sorun yok.

Bu günden sonra Gen hastalık yüzünden değil de ölümüne bir savaşta hayatını yitirmek istediğinden Akuma’yı arıyor; Akuma bu sefer Gen’i yenerek öldürüyor.Sonrasında, Akuma o meşhur mağarada tekniğini mükemmelleştirmek için çalışırken Ryu onu bir şekilde bulmuş oluyor. Akuma, Ryu’nun potansiyelini fark ediyor ve onunla savaşıyor; ama Ryu’nun Satsui No Hadou’yu kullanmaktan kaçındığını fark ediyor ve Ryu’nun tüm gücünü kullanmaya niyetlendiğinde onu bulmasını söylüyor. Bu olaylardan bir süre sonra Bison Street Fighter 2 turnuvasını düzenliyor. Akuma turnuvaya katılmıyor ama turnuvayı yakından takip ediyor. Turnuvanın son maçında Akuma, Bison’ın ne kadar güçlü olduğunu test etmek için sahneye atlıyor ve Bison’a hiç şans vermeden direk Shun Goku Satsu’yu uyguluyor.
Akuma vs Bison


AKUMA vs ORO :

Street Fighter 3 Oro
Oro çok güçlü bir karate ustasıdır ve 140 yaşından daha büyüktür kendi stilini oluşturmuştur.Tek eliyle koca kayayı taşımasıyla ve parçalaması olsun, rakipleri direk ölür diye tek elle dövüşmesiyle olsun çok güçlü bir karakter Senjutsu tekniginde dövüşür ve psişik güçlere sahiptir o kadar güçlüdür ki ögrencisi olma potansiyeline sahip olan kişileri yanlışlıkla öldürmemek için bir kolunu mühürlemiştir. Akuma Oro’nun gücünden haberdar olur onu bulur ölümüne dövüşmeye başlarlar bu dövüş esnasında ikiside bir birinin çok güçlü oldugunu fark eder Oro mühürlü kolunu açarak Shin Oro formunda Akuma ise Shin Akuma formunda dövüşürler dövüş ellerinde olmayan bir nedenden ötürü tamamlanamaz.Bu dövüş sonrasında Oro Akumanın günün birinde kendini yenecegini bu yaşlı bedenin ona karşı koyamayacagı gerçegini kabullenir ve ögrencisi olabilecek potansiyelde gördügü Ryu’yu ögrencisi olarak yetiştirmeye başlar.Ryu bu egitim neticesinde Ken’e karşı üstünlük saglar.Akuma bu dövüşten sonra Jin tekniklerini geliştirerek hangi ortamda olursa olsun stilini mükemmelleştirir. Sonra Street Fighter 3 ‘te en güçlü saldırıyı bulmak için çalışırken Kongou-kokuretsuzan’ı keşfediyor Dünyanın en sert jeolojik yapısı olan Ayers rock’ı tek bir vuruşla ikiye ayırır.

SHIN AKUMA vs GILL :
Street Fighter 3 Gill
Gill kardeşi Urien komutasındaki Twelve birliginden oluşturdugu  askerleriyle Dünyada kaos ortamı yarattırır. Dünyaya kendini kurtarıcı mesih olarak lanse eder peygamberlerin mucizelerini taklit eder  insanları kendi sapık dinine davet eder ve Ben sizin  tanrınızım der. Onun yalancı oldugunu düşünenler Gill ve örgütüne karşı savaşır. Bu savaş esnasında Shin Akuma ansızın gelerek Gill üzerinde Shungoku satsuyu gerçekleştirerek onu öldürür herkes onun yok oldugunu düşünür ancak Gill reakarnasyon ile kendini yeniden diriltir.

AKUMA’NIN DİĞER VERSİYONLARI :

SHIN AKUMA :

Akumanın ifrit halidir. Satsui no hadou gücünün doruklarındadır. Dövüşürken Satsui no hadou gücünün hepsini kullanarak dövüşür. Saçları gücün etkisiyle beyazlaşmıştır. Normal akumadan üç kat daha güçlü üç kat daha hızlıdır .Ayers Rock gibi dünyanın en saglam jeolojik kayasını Kongou-kokuretsuzan’ teknigiyle kolaylıkla ortadan ikiye ayırıyor. Bir çok ölümcül teknigi normal akumaya göre daha güçlü ve etkili yapıyor Misogi ve Shun goku satsusu oldukça güçlüdür. İlk kez Super Street Fighter 2 Turbo X’te boss olarak karşımıza çıkmıştır.Street Fighter 2 tunruvasında Bison’u öldüren Shin akumadır. Ryuyla Volkanda yaptıgı dövüşte Ryu’yu yenmiştir ve onu tam öldürmek üzereyken Gouken ve Dhalsim  Ryu’yu kurtarır.
Kongou-kokuretsuzan

SHIN AKUMA 2. VERSİYON :

Bu versiyonu resmi hikayede yer almasada vs oyunlarında kullanılmaktadır. CVS2‘de her iki senaryoda God rugalı öldürüp onun orochi gücünü alan ve ondan sonra hikayesi devam eden versiyonu. Cfe’de ve Svchaos oyununda bu versiyonu bulunuyor.Dünyaya çarpmak üzere olan meteor taşını rahatlıkla atmosfere düşmeden yok edebiliyor.
Shin Akuma vs Meteor

ONI AKUMA  :

Street fighter tarihinin şu an için gelmiş geçmiş en güçlü karakteri Oni Akumadır. Oyunun prodüktörü Ono verdigi röportajda ” Oni ile Akumanın en güçlü halini yaptık Shin Akuma’dan çok daha güçlü ve onun Satsui no hadou gücünün çok ötesinde bir gücü keşfettigini belirtti. Akumanın Lucifer hali gerçek çılgın şeytan tanrı olarak nitelendiriliyor . Shin Akumadan çok çok daha güçlü gücünün sınır limiti yok .

AKUMA vs Kyo Kusanagi

Capcom Vs Snk 2'de Akuma kendine rakip ararken Kyo Kusanagi'yide aradan çıkartır. Tabi ki dövüş Akuma'nın galibiyetiyle biter.Yalnız Capcom VS Snk 2 haricinde temsili çizgiroman resmi vardır ki dillere destan ve Akuma'nın gücünü net gösteren bir tasvirdir.
Akuma vs Kyo Kusanagi break

AKUMA vs Ogre

Harika bir pazarlama stratejisi olarak gördüğüm Street Fighter X Tekken Sinematik videolarıyla gönlümü fethetti. Akuma vs Ogre videosu ağzımın suyunu akıttı ama bir çizgiroman sever olarak şunu belirteyim Godzilla vs karınca olgusundan öteye gitmedi benim için. Her ne kadar Tekken fanlarını üzebilecek bir durum olsada Akuma 10 tane Ogre'yi cebinden çıkartır. Hatta tek başına Tekken evrenine yetebilecek karakterdir. God Rugal'ın katili ve Mr.Bison'ı ezip geçen ve nice rakipler arayan karakterden bahsediyoruz sonuçta. Capcom Akuma karakteriyle ayrı yere sahiptir ve öyle kalacaktır.


AKUMA’NIN KULLANDIGI DÖVÜŞ STİLLERİ :

ANSATSUKEN KARATE GELENEKSEL KARATE TEKVANDO
JUDO JiJuTSU KOPPO
ÇİN KENPOSU NINJUTSU DARKHADOU






İzleyiciler